Merhaba

Hep zor olmuştur benim için selamlama, kime ve ne için ya da hangi samimiyetle? Sıkılgan bir merhaba demek çok bir anlam taşımasa da merhaba... Belki biz bize yazıp okuyacağız, belki de buradan kişisel duygularımı burayı bilenlerle paylaşacağım, o yüzden önce kendime merhaba...







12 Kasım 2010 Cuma

Kurban, Bayram ve Biz

2008 yılında yazdığım bir yazının bugüne uyarlanmasıdır aslında bugün yazılan, hiçbir figüre dokunmadan hemde, sadece içine bazı güncellemeler yaptım. Zaten bakınca hala her şeyin geçerli olduğunu anlamamaya imkan yok...
Büyük bir hevesle millet Kurban bayramını bekliyor, her şeyden öte tabi tatil bekleniyor. 5 günlük uzun bir ara, aslında herkes gibi bende bu fırsatı beklemeyi yeğlerdim ama şartlar bayramda tatile olanak tanımıyor…
Kurban Bayramı, insan düşünmeden edemiyor, İslam dini açısından eğer Hz. İbrahim tuttuğu dileği rüyasında gelen emirle doğrulamış olsaydı ve Allah ona bir koyun bahşetmeseydi, şimdi insanlar Allah yolunda komşusunu veya içinden geldiği herhangi bir kişiyi kurban niyetine bazlayacak  ve biz buna Allah adına adanmış“Kurban” diyecektik!
Her nasıl olmuşsa olmuş ve Kurbanlık olarak koyunlar seçilmişler ve biz de birbirimizi Allah yolunda öldürmekten kurtulmuş olduk. En azından bu da bir şey…

Yarın bayram ya hepimiz yeme içme seanslarına katılıp kendimizi bolluk ve bereket içinde yüzen bir havuza atacağız.
Dünyada ve memlekette ise bir çok insan yoksulluk, açlık ve hastalıktan bu bayram boyunca da nasipleneceklerdir.  Belki bu gerçekleri de hatırlarız diye yazıyorum. Yerken içerken aşağıdaki satırlardaki gerçeklikleri de bir yerlere not ederiz:

1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok.
1 milyar kişi günde 1 dolardan az parayla geçiniyor.
2.6 milyar kişi temizlik ve sağlık koşullarına sahip değil.
Her yıl 530.000 kadın hamilelikte veya doğum sırasında ölüyor. 8 milyon kadın hamilelik veya doğumda ciddi komplikasyonlarla karşılaşıyor.
800 milyon kişi temel okuma yazma becerisine sahip değil.
850 milyon kişi yetersiz beslenme ve bunun yarattığı etkilerin kısır döngüsünden kurtulamıyor.
18 ülkedeki toplam 460 milyon kişi, İnsani Kalkınma Endeksi’ne göre, 2003 yılında 1990 yılındakinden daha düşük puanlar aldı. 50 ülkede toplam 900 milyon kişi Binyıl Kalkınma Hedefleri’nden en azından birinde geriliyor.
Sadece sıtma hastalığı nedeniyle her iki dakikada, üçü çocuk olmak üzere, dört insan hayatını kaybediyor. Sıtmadan etkilenen ülkelerde ekonomik büyüme yılda kişi başına yüzde 1.3 oranında azalıyor.
2002 yılında dünyada gerçekleşen 57 milyon ölüm vakasında, her beş kişide biri 5 yaşından küçük çocuklardı. Ortalama her üç saniyede bir çocuk öldü. Şimdiki gidişata bakılırsa Binyıl Kalkınma Hedefleri’ndeki çocuk ölümlerini üçte iki oranında azaltma hedefine ancak 2045 yılında ulaşılacak, yani 31 yıl gecikmiş olarak.
Anneden çocuğa HIV bulaşmasını önleme tedavisine kavuşan hamile kadın oranı %8’den az.
2003 yılında ülkelerin % 55’i çok partili seçim sistemine sahipti. Bu 1990 yılındaki %39’a göre bir artış, ve çok partili demokrasiyle yaşayan insanların sayısında 1.4 milyarlık bir artışı temsil ediyor.
Aşırı yoksulluk 1990’da %28 iken bugün %21’e düştü.
Dünya gelirinin dörtte üçünü en zengin %20 elinde tutuyor. En fakir %20 ise dünya gelirinin % 1.5’ine sahip. Dünyanın en zengin 500 kişisi en fakir 416 milyon kişinin toplam gelirinden daha fazla gelire sahip.
Şimdiki gidişata bakılırsa 2015 yılında hala 670 milyon kişi kötü beslenme koşullarında yaşıyor olacak. Bu sayı hedeflenen rakamdan 230 milyon kişi fazla.


Yukarıdakiler yaşadığımız dünyanın gerçekleri aslında. İçinde yaşadığımız dünyanın herhangi bir adalet terazisi yok. Peki bizler ne yapıyoruz? Yanı başımızda duran aç sefil insanlar için kılımızı kıpırdatıyor muyuz?
Türkiye’den gelip buraya yerleşen insanlar için kötü ifadeler dışında bir düşüncemiz var mı? Sosyal hayatlarını ileriye götürme adına hiç durup düşünüyor muyuz  Sırasında aile fertlerimizin biri yoksullaşınca dahi elimizi uzatabiliyor muyuz  Yoksa o kadar bir bencilleştik ki birimizin rızkını bir başkasıyla paylaşmak bize “enayilik” mi geliyor?
Eğer biraz toplumsal duyarlılığımız kalmışsa , bu bayram tüm fitrelerimizi toplumun dezavantajlı kesimleri için kullanalım. 
Tüm bunların yanında toplum olarak ,ilerlememiz ve kendimizi çağdaşlaştırabilmemiz adına daha çok atmamız gereken adımlar var diye düşünüyorum.
Ölçüsüz yaşayıp, ölçüsüz eğlenip, ölçüsüz bir zenginlik istiyoruz.
Bizim dışımızdakiler nasıl yaşıyor,hiç umurumuzda değil aslında…Hiç de önemsemiyoruz…
Herkese iyi bayramlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder