Merhaba

Hep zor olmuştur benim için selamlama, kime ve ne için ya da hangi samimiyetle? Sıkılgan bir merhaba demek çok bir anlam taşımasa da merhaba... Belki biz bize yazıp okuyacağız, belki de buradan kişisel duygularımı burayı bilenlerle paylaşacağım, o yüzden önce kendime merhaba...







27 Ocak 2011 Perşembe

Herşeye rağmen, yürümek...

Çerçeve belirlenecek, sloganlar belli bir kalıp üzerine konacak, sistematik bir yol kurgulanacak, hedefe sadece uygulayıcı alınacak, azmettirici gözlerden uzaklaştırılacak, mümkün olabildiği ölçüde bir siyasi partimizin geleneksel ortağı sürecin müdahili edilecek ve isyan sonunda milis kuvvetler komutanlığı yönetimi ele geçirecek ve birlikte yürüdüğü yol arkadaşları da yeni yönetim tarafından kısa, orta ve uzun vadeli hadefler doğrultusunda görmezden gelinip, yıpratılıp, yok edilecek.
İsyan edebilmek için siyasi güçlere ihtiyaç duyulan, politize edilmiş demokratik kitle örgütlerimizin neden bazı hallerde isyan edemediklerinin bir iz düşümüdür aslında yaşanan. Siyasetin sapına kadar egemen olduğu üyelerinin tek tek taranıp ele geçirildiği, yapılacak bireysel yakınmalara dahi önlemler alınıp, kitle örgütünün aldığı kararları hayata geçirmesini de engelleme çalışmalarını yaşayarak hep gördük ve öğrendik.
İsyan ettiğimizi sandığımız bir çok şeyin kurgulanmış bir oyun olduğunu bile bile isyan etmek bizim çıkmazlarımız ve bana yaşattığı hayalkırıklığıdır bu yazının sebebi de. Bu içten paranoyalar değil, gidilecek yolun zaten gidilmiş olmasındadır.
Nasıl bir ülke istediğimizi iyi belirlememiz gerek, sıkıntı çekmeye hazır ama kimseden bir kuruş yardım almayan mı?, Ülkenin üzerindeki sivil-asker vesayetin karşısında olup, tüm yetkilerin kendisine devir edilmesine hazır bir yapıya kavuşmak mı? Yoksa zenginlik bolluk ve ferahlık içersinde ama kendi kendini yönetmekten aciz, demokrasisi sakat bir yapıda yaşamak mı?
Bugün bizi isyan ettiren galiba hem  fakirleşmek, hem de sakat bir yapıda yaşamak, o zaman şimdi buna isyan etmek ne kadar gerçekci? Ya da isyan ettikleriniz için ne kadar inandırıcı, var olan dünyamızı güzelleştimek cebimizden çıkan akrebi yok etmekse içimizdeki akrepe olan sevgimizi nasıl açıklarsınız?
Biliyorum tüm bunları yazıp isyan meydanında olmak daha da garip, ama galiba bunu ben değil, biz kavramına olan inancımla, mücadele deyince çarpan kalbimizle açıklayabiliriz.
Yine de orada olacağız çünkü ülkemle ilgili tasalarımı birlikte paylaşan tüm dostlarımız orada olacak, bu yolculuğun sadece cebimizdeki akrepi kullanıp üstümüze basıp geçmek isteyenler olmadığını , tüm yaşananların ve kurgulananan oyunları bozmak için de saf ve temiz devrimci ruhlarını kaybetmeyerek orada olacak dostlarımızı, kardeşlerimizi yalnız bırakamayacak bir kalbin çağrısıdır da ayrıca...
Dur deyince drumadığımıza göre, bizi isyanın kılığına isyan ettirebilen bir isyankar azimle, bir heybetle orda olmaktır heyecan veren de zaten...
Öyleyse belki de bu durumu benden çok Ahmet Kaya açıklayabilmiştir!

Çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı, Çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum
Ve kederin, Ve solgun yüzlü işçilerin üzerine, Dağ başlarının hırçınlığı savruluyor benden, Çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin, Çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak, Miting afişleri cesur pankartlar, Ve binlerce militan, Derin denizlerin aydınlığı, Zorlu sabahlar, Gökyüzü ve lale, Sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata, Çünkü ben sevdigim kızı - Yaşamak gibi halkım gibi sevdiğim kızı ki şiirini yazamayan-Ve türküsünü söyleyemeyen halkım gibi- Binlerce ve binlerce kurşunlanan halkım gibi, Zincire vurulan-Şavaşlara yollanan- Vergilere bağlanan halkım gibi- Felç olmuş yalnızlıklara bırakarak- Büyük acıların ve göz yaşlarının içine bırakarak Şiirlerimin bir bıçak gibi ışıldadığı- Devrim türkülerini -Ve baş kaldırmayı öğreten dudaklarını - Bir kere olsun öpmeden-  Bir kere olsun tutamadan kaygısızca-  Serin bir yaz gecesi gibi ürperen ellerini- Hatta boynunu ve ayak bileklerini-  Bilemeden , Bilemeden, Bilemeden-Vurdum yüreğimi şanlı kavgaya- Barışın ve özgürlügün dağlarına yürüyorum işte- Yiğitsen uslandır beni-Ey yasakların, kahpeliğin -Ve soygunların koruyucusu- Türkü çağıran kızlarımı sustur -Ve kahraman oğullarımı mezar kaza kaza kederli, kızgın-Tohum serpe serpe hünerli-Ve sömürüle sömürüle bomboş
Ve açlığın ve zulmün izlerini -Derin uçurumlarında taşıyan ellerimi Naçaklara ve tırpanlara sarılan ellerimi- Mavzerlere sarılan ellerimi -Zincirlere vur gücün yeterse Ama adına yaşamak dersen Re-zil-ce -Çatlayan tomurcuğun- Doğan çocugunü çığlığını duymadan -Gül benizli sevgilinin Titreyen gögüslerini öpmeden doyasıya- Korka korka, yana yana- Hergün biraz daha derinden- Hergün biraz daha kapkara duyarak ölümü -Aç ve arkasız -Köpekleşerek yaşamak dersen -Bu yürek -Çat diye çatlasın Ulan!

Kirsiz passız
Arı duru özümüz
Namussuza kanlı hançer sözümüz
Çok uzaktır dostlar bizim yolumuz
Durana yürüyene bin selam olsun!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder