Bir çoğumuzun evinde vardır, nedendir çok bilmem benim hiç işim olmaz bu balık besleme konusunda ama bizim ofisteki iş arkadaşları bile ofiste balık bakıyorlar. Çok gördüm tatile çıkılacağında filan sorun teşkil ettiğini ama çok yemek yiyor diye hiç serzeniş işitmedim.
Biraz egosal bir faaliyetdir kavanozda balık besleme, hangi tropik sulardan o kavanoza girmiştir, hangi formasyon değişikliklerine adapte edilmişlerdir, doğal ortamlarında sen yedirmesen nasıl hayatda kalırlar, nasıl yaşarlar hiçbirimiz merak etmeyiz, tıbki Kıbrıslı Türkler gibi.
Birileri bize demiş ki, bu sularda çok yoruldunuz, biz geldik artık size güzel bir ev veriyoruz, üzerine de bir isim yazıyoruz, kimseyle ilişki içinde olmasanız bile biz size bakıp kollaycağız artık himayemizdesiniz, her yeri ben döşerim, işte temiz hava kompresörünü ben koyarım, yanınıza bir çok başka balık daha veririm, kavanoz aynı kavanoz ama bunun içersine ben bakarım.
Şimdi kavanozdaki balığa siz devamlı “ ne kadar büyüdün lan sen” , amma da yemek veriyormuşum ben sana”, “densiz o kadar da temizleyici balık attık içine bu Kıbrıslı cins balıklara bir ayar çekemiyorlar” dermisiniz?
Çok istemiyorsanız suyumuzu değişmeyin, yemeğimizi vermeyin, ölürmüyüz belki ölürüz belki kavanozu kırar kaçarız...Amma ille de şikayet etmenin ne anlamı var ki kavanozdaki balığa, olsa olsa bu kavanozu kullanıp başka akvaryumdakilere kavanozunun içindekilerle ilgili bir durum ayarlaması yapmaktır. Kavanozdaki balığı istemiyorsan bakmayacaksın, kavanozu istemiyorsan da atacaksın, nasıl olsa kavanozdaki balıkla seni bağlayan sadece stratejik ilişkindir, o da herşeyden üstündür. Kavanozdan “pislikleri” çıkartmak için “kavanozun içindeki” emir ellerine niye güvenirsin ki, kavanozun sahibi olarak ne hareket etmezsin...
Kavanozu yıkma vaktidir, derin sularda bizi bekleyen tüm tehlikelere karşın kavanoz sahiplerinden artık işşittiklerimizle dön baba dönelim kavanozun içinde gezinelim devri bitmiştir. Nefes borumuzu kesmeyeceklerine göre, kavanozu kırmayacaklarına göre, o kavanoza girene kadar gösterdiğimiz cesaretin yarısını kırmak için göstersek yeter!
Kasımpaşalılık kavanozdaki balığa söylenmek değildir tahminimce, kasımpaşalılık kavanozun dışındaki köpek balıklarına esmek yağmak gürlemektir, kavanozun dışındaki büyük akvaryumun çöp balıkları, kavanozun içindeki japonlarla ne diye uğraşsınlar ki!
Haydi kavanozun içindekiler, kavanoz kırılına kadar...
Kaç kişi kaldı ki kavanozu kırmak için uğraşacak, çabalaycak? Evet kavanozu kırmak için çabalamak lazım, dönüp durmak, düşünceleri eyleme dökmek lazım evet eyleme, harekete... öyle oturduğumuz yerden söylenmek, kalabalık diye konuşmak ile olmuyor. Birçoğumuzun yaptığı gibi yani. Sadece kalabalıklar içinde değil azınlıklar arasında bile düşündüklerimizi dile getirmekten korkmamalı, yaptığımız hareketlerin sonuçlarını düşünmeden davranabilmeliyiz. Acaba bana ucu dokunurmu diye korkarak saklanarak, yaşamaktansa bazen sesimizi çıkarabilme bu olanlara dur demeyi başarabilmeliyiz.
YanıtlaSilİsmet, haklısın azınlıklar içinde bile bunu söylemekten korkanlarız...hatta ne phasına olursa...
YanıtlaSil