
Her neyse, düzene uyma gerekdi hem de bugüne, bizde öyle yaptık, önce güzel bir Pazar gezintisi sonra meydana aktık! Bir kez daha anladım ki pazarları da devrim olmuyormuş, illa ki mesai saati olması gerek bilirsiniz işte. Benim de aklıma daha önce yazdığım bir yazıdan bir bölüm geldi:
“Buralarda devrim yapmak zordur…
Sıcaklarda siesta yapılır bizde…
Akşam üstü çıkılır evden…
Memuruz çoğumuz ya…
Öğleden sonra kim devrim yapar, iş yoksa…
Bizde devrim mesai saati içinde olur oysa…
Kış kasvetlidir çabuk geçsin denilir…
En iyi yöntem dizidir, bir de Lig TV…!”
Sıcaklarda siesta yapılır bizde…
Akşam üstü çıkılır evden…
Memuruz çoğumuz ya…
Öğleden sonra kim devrim yapar, iş yoksa…
Bizde devrim mesai saati içinde olur oysa…
Kış kasvetlidir çabuk geçsin denilir…
En iyi yöntem dizidir, bir de Lig TV…!”
Aslında pazarları unutmuşum ben bes belli; pazarları meğerlim hiç olmazmış bu ciddi işler, anlı şanlı alanları tıka basa dolduran o gürühun ne için mücadele ettiğini de sorguluyor arada bakma insan, bir köşe yazarı “solcularımız alana kebaptan kalktıkları için ağızlarında kürdanla geldi” yazmıştı, hiç de yanlış yazmamıştı, ama en azından alana gelenler için kürdanla gelmelerinin benim için önemi yoktu. Gerçi gelenlerin yarısı da gelmek için gelmişti ya buda birşey. Sonra sadece gerçekleri ama gerçekleri yazan gazetelerin bazılarında coşkulu katılım yazıları görünce, basınımızın magazin kısmının siyah kısa etek giymiş kadının resminin altına yazdığı klasik “geceye katılan genç ve güzel bayanlar şıklıklarıyla dikkat çekti” ibaresine oldukça yaklaşmış olduğunu farkettim!
Tüm bunları yazdıktan sonra, keşke Deniz’lerin idam günü Kıbrıs’ta pazara düşseymiş diyor insan; nasıl olsa işlemediğimiz için infaz da yapamazdık öyle değil mi? Yoksa bu işler suyun uyuduğu gibi değil mi?
İnfazcılar hiç tatile çıkmazken, devrimcilerin hep tatilde olması azaltıyor hergün bizi…
İnfaz yolda!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder