Merhaba

Hep zor olmuştur benim için selamlama, kime ve ne için ya da hangi samimiyetle? Sıkılgan bir merhaba demek çok bir anlam taşımasa da merhaba... Belki biz bize yazıp okuyacağız, belki de buradan kişisel duygularımı burayı bilenlerle paylaşacağım, o yüzden önce kendime merhaba...







17 Mayıs 2011 Salı

Rita!

Seninle ilk tanışmamız Enver’in evinin balkonunda olmuştu. Enver’in su adlı bir köpeği vardı ve ben o köpeği hiç görmemiştim ama Enver’e göre köpekler iyi avcıydı, sonradan Enver’in köpeği fos çıktı ama imal hatası olabileceği söylendi.
Neysa o gece seni aldım, sanıyorsam bir 6-7 ay Kızılbaş’ta konakladın, mahalleli seni sevmişti, ısrarla seni bir avcı olarak yetiştirmeye çalışıyorduk, tavşan ayakları vs. Sonradan "köpeğe köpek gibi davarnacan" komutuyla dişi çekilirken Turgut’cukla bir birimizin yüzüne dehşetle baktık, sense o acıya dayanamdın ve acıdan altına etmiştin. Kısaca sıçtın, bu mevuzda sen mi sıçtın veteriner mi ağzımıza sıçtı dersen tabii ki bizim eski dostumuz sıçmıştı ağzımıza, gerçi tahminen 2 gün aldı o odayı temizlesin ama senin ürkekliğin o günden kalma.
Apartmanın altına sana köpek için saray sayılabilecek büyükçe bir telli ev yaptırdık ama sen evin büyüklüğünde hiç olmadın, evin kapısı kapalıyıdı ya senin aklın hep orda oldu, önceleri dedik gündüz açık kal gece bağlarız, ilk dönemi iyi gitti sonradan senin inadın beni de yendi; artık dışardaydın, klastrofobik bir psikoloji seninkisi, kaybendenler klübü gibi.
İlk avcılık deneyimin Kemal Bey’in yasak civla vurma hırsına kurban olmuş, şinyalarda başarı ile geçirdiğin dakikalar sonrasında, “hade kızım gel dışarı, gorkma da Kemal başka atmaycak” yalvarışları ile son bulmuştu. Birkaç küçük deneme daha yapıldı İngiliz tepelerinde ve Karpaz’da, başarısızlık daimdi ama biz hala umutluyduk. Ta ki altın vuruşu yapana kadar…
İkidere’de avcı yığınağı bir avın 2.haftası sabahın da sen ben Mehmet Burhan, Ali Vehid, Ali Ilgar banyasında ilerliyorduk ki, 10 mil ötedeki tepeden keklik süzüle süzüle bize doğru geliyordu atmaca gibi, tüm tepeler ateş emri verilmiş Kuzey askerleri gibi başladılar mitralyöze bizim tepeye geldiğinde herkes full konsantre 5 metre aralıklarla ateşledi tüfekleri, ve tabii ki hüsran kimse vuramamıştı o kekliği, “keklik kim biz kim” dedikten sonra kafamı çevirdim baktım sen yok,  “hah dedim bu kaçtı” koştuk tabi gerisin geri, tepenin üstünde bir ihtiyar tünemiş, “ne oldu dedi tavşana benzeyen bir ispanyolcuk aran?” “evet be abi” dedim, “cirit gibin geçti” dedi gülerek, koştum gittim Ali’nin arabanın yanına  baktık yok, hah dedim eve gidemeyeceyik, çıkarken zılgıçı yemiş biri olarak, çağırım yok, bağırırım yok, öyle dolanırım arabaların yanında, 200 metre o tarafta bir arabanın trollinin içinde 2 çift göz gördüm parlayan, koşturdum bu arada da çağırım “rita korkma kızım” gittim baktım hiç tanıdık olmayan bir arabanın trollisinin içinde zangırdar bizim ritacık. O gün finalini de yaptı avda, gerçi ustası ilk günden son güne tek bir hayvan vurmuşluğu yok, baştan finali yaptı, yeme içmeye başladı ya…
4 yıl boyunca tek bir gün kilitlenmedi kapalı yere ve bana ona güven duymayı öğretti, ne o bir gün kaçtı ne de ben bir gün onu kapattım!
Huzur için de yat dostum.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder