Merhaba

Hep zor olmuştur benim için selamlama, kime ve ne için ya da hangi samimiyetle? Sıkılgan bir merhaba demek çok bir anlam taşımasa da merhaba... Belki biz bize yazıp okuyacağız, belki de buradan kişisel duygularımı burayı bilenlerle paylaşacağım, o yüzden önce kendime merhaba...







3 Ocak 2011 Pazartesi

Hayaller


İçimde ölesiye bir karpaza gitme isteği var, şöminemi yakmak, orada şarabımı içmek, dost sohbeti falan da istemem kendime konuşmak isterim, yağmur yağarken duygularıma ben kendimle konuşmak, o selden yine kendimle çıkmak isterim...
Orada balkan havası ile buluşup daha biraz da yaşamak isterim, duygularımın yoğunluğumun kanımın yoğunluğundan fazla, canımın istediğinden az, gönlümün kabarıklığı kadar; kabardığı kadar olması, şişeye vurdukça kırılanların aslında verilecek bir hediye olmasını isterim...
Hayatında verebilecek en büyük hediyesi nedir insanın, heralde kalbinin duruluğu ve saflığıdır, ya da öfkesinin... Öfkenin de bir hediyesi vardır, mutluluğun olduğu gibi... Öfkenin hediyesi bazen, herkes için yeni bir hayatdır, bazen bir aynadır bazen de alan için bir yeni değerlendirmedir...
Bunun dışındakiler hayatın kime ne verdiği ile ilgili benzerli dışavurumlardır...
Derbeder dünyamın ve hayatımın tapınaklarında düşsüz bir yaşam dilerdim aslında, düşsüz ve beklentisiz, hani beklemediğin seni kıramaz ya ondan. Belki de saf paranayok olmak iyidir iyidir de paranoyaların arada gerçeklerle çakışması ve sizi bir “bilene” dönüştürmesidir kötü olan... Bir açıdan değil her açıdan bakıp her noktadan eksiklikleri, yanlışlıkları ve hayatı sorgulamaya başlarsınız ya, “ne kadar” acınacak bir hale dönüşmüşsünüz aslında odur bozan paranoyağı...
Neden fotoğraflarda yağmurda ellerini havaya doğru uzatmış insan sizi etkiler bilir misiniz? O fotoğraf genelde sizsiniz, yağan yağmurda korunaksız kimsesiz,yalnız ve bir tek kendine güvenen sizsiniz... Gel gör ki ıslanmaktan korkan da sizsiniz, o yüzden bazen başkalarınının da ıslanmasını ya da ellerinizi birleştirisiniz, ta ki kendinize güvenmeyi yitirene kadar ve yine kollarınızı yağmura açana kadar...
Gel gör ki kabusların bittiği noktada gerçekler başlar, gerçeklerin bittiği noktada da hayalleriniz başlar, tatlı sıcak veya serin hayalleriniz.... Kabusun sonlanacağını bilirsiniz, gerçeği yaşarsınız ama hayallerinizdir sizi hırslandıran, umutlandıran, sürükleyen, kovcalatan ve belki de sizi bu noktalara getirendir de...Hayalsiz insan yoktur ve işte o yüzden ne gelirse insanların başına hayal kurmaktan gelir, hayalinizde kurduklarınızla, gerçeğiniz, hayalinizde sevdiklerinizle gerçekte sevdikleriniz, hayallerdeki insanlarla gerçekte ki insanlar....
Ne kadar varsa size ait olmayan hayat, hepsini yaşayın, yaşayın ki size ait olan size kalsın bari diyorlarsayanılıyorlardır, size ait olmayan hayatların içinde giydiğiniz kıyafetler zaten sizi bir bir başkalaştıracak ve dönüp dolaşıp ilk kıyafetini bulmaya çalışırken bir bakılacak “benzersiz” olmuşuz...
Hayalller kurulacak insanoğlu yaşayacak ve zaten benim ne dediğimle değil, insanoğlu yine bunu yaşayacak...

1 yorum:

  1. Düşsel avuntular topladım satır aralarından ağam. Korkum koyacak vazo bulamamak...

    YanıtlaSil