Merhaba

Hep zor olmuştur benim için selamlama, kime ve ne için ya da hangi samimiyetle? Sıkılgan bir merhaba demek çok bir anlam taşımasa da merhaba... Belki biz bize yazıp okuyacağız, belki de buradan kişisel duygularımı burayı bilenlerle paylaşacağım, o yüzden önce kendime merhaba...







28 Şubat 2011 Pazartesi

Silahla Çiçek


Silah ve çiçek arasındaki fark bana 1994 yılında çarpıcı bir şekilde üniversite kampüsünde anlatılmıştı, “size silah tutan birine siz çicek uzatmazsınız, silah uzatana siz de silah uzatırsınız...
Bir kürt arkadaşdı galiba, yeni yeni tanışıyorduk, kendi durumlarını anlatırken bir paragrafın içindeki beni çarpan cümlesiydi...
Silah, gelişmiş dünyanın ilkel baltası; hayatı, içindeki kurşunun değeri kadar gören bir günümüz giyotini...
Lokmaları ayırmak için kullanılan soğuk cellat...
Kafasını kin, öfke ve nefrete adamışların, kendilerini onsuz “adam” sanmadıkları bir "erk" gösterişi. Bir tütsü ve sela öncesi kabus...
Bana anlatılan o etkileyici cümleyi ne kadar sahiplenmişsem 18 yaşında bugün o kadar da toymuşum diyorum, silah kullanmayı cesaret örneğinden sayan zihniyet kimi zaman meşru müdafaysa da bu kimsenin akan gözyaşını meşrulaştırmıyor, canın yitirilmesini haklılaştırmıyor, bir annenin göz yaşını durdurmuyor...
O müthiş cümledeki çiçeğin ne olduğunu bugün daha iyi anlıyorum, çiçeğimiz üretebileceğimzi aklın bir mecazı aslında.
Çiçek verebilmektir size uzatılan silahı yere yıkabilecek olan, çiçektir sizi insan yapan... 
Gerisi hiç biritmeyeceğiniz bir kan davasının dönemlik kazançları ve zaferlerdir.
Eğer üretemeyecek kadar basitse insan, bir zeka pırıltısından uzak, bir çiçeği silah yerine koymaktan yoksunsa beynimiz ve verebilecek yanıtlarımız mermiden ibaretse bu evrende, sözünüzün bittiği yerde değil, sözününüzün yetmediği yerdesiniz demektir.  

Öldüreceğin bedenimden başka ne olabilir ki? Kanım dışında içimden çekilen ne olur ki? Alabilirmisin ruhumu da? Alabilirmisin beynimin içindekileri ve paylaşılmışlıkları da?

Düşmanına kurşun mehel gören, düşmanının varlığından ne kadar da korkar, değil mi?
Biz çiçeğimizle kavgamızı vermeye alıştık, biz bize sıkılan soğuk mermileri çok atlattık...
Biz bir tek bize yapılan hakaretleri, esaret altında prangalarımzın kimin taktığını unutmadık, biz  bize yardım etmeyenleri, beslenenlerin doymaktan yorulmamış midelerini, şereflerini bile bir iktidar uğruna satabilecek “adamları”, putlaştırdıkları besleyici ve devlete  hep kadir gecesi duaya yatışlarını unutmadık.
Nasıl unutabilirsiniz ki, sizin olmayanı sizin gibi kullananları, nasıl pas pas ettiler onurumuzu, nasıl liğme liğme ettiler bu kavanozdaki yaşam alanımızı...
Ve kavgamız çiçektir ve kavgamız barıştır ve kavgamız kurşunların önünde diz çökmeyecek cesaretdedir. Ve kavgamız özgürlüğedir.
Özgürlüğümüz başkasının yaşam hakkının biitirerek değil, başkalarının yanlışını bitirerek başlar...

Hayatın adanmışlığı ile eşitse kavgamız, biz bu kavgada varız, bizim çiçeğimiz aklımızsa varsın kurşun sıkın; yenemeyeceğiniz beyinlere, bir biter bin doğarız toprağa, seni yalnızlaştıran kurşun, bizi çoğaltan gübre ve sudur.
Bu kavgada onların silahı varsa bizim de yaseminlerimiz var, her kurşunla daha da açan yaseminlerimiz...

1 yorum:

  1. Ağam, her şeyden önce uslübün her yazını okunası kılıyor... Yazıyı okurken Oliver Cromwell'in lafı geldi aklıma;

    "On yurttaştan dokuzu benden nefret mi ediyor? yalnızca onuncusu silahlı ise, bunun hiçbir önemi yoktur..."

    Terörizme dokunmadan,nihai hedef doğrultusunda araç-amaç ilişkisi(tarihsel süreçte yaşanan somut örnekler de pek göremesekte) göz önünde bulundurulduğunda pek katılamayacağım sana..O çiçekleri takacak namlular kalmayıncaya kadar

    YanıtlaSil