Merhaba

Hep zor olmuştur benim için selamlama, kime ve ne için ya da hangi samimiyetle? Sıkılgan bir merhaba demek çok bir anlam taşımasa da merhaba... Belki biz bize yazıp okuyacağız, belki de buradan kişisel duygularımı burayı bilenlerle paylaşacağım, o yüzden önce kendime merhaba...







5 Aralık 2011 Pazartesi

Akışkan hayatın, statik kalasları

Bugünler gerçekten ne kadar yalnızlaştırılmış bir coğrafya da ve ne kadar sahte bir romantizmle yaşadığımı bir kez daha bana hatırlattı. O evrensel değerlerin gerçekte ne kadar uzağında olduğumuzu, hayatı ne kadar yüzeysel ele aldığımızı, benliğimizin ne kadar nefretle dolduğunu haykırarak beynime işledi.
 Bu bize ait küçücük coğrafyada sanki de dünyanın merkeziymişçesine yaşayarak kaybettiğimiz o evrenselliği, o düşünce seviyesini de ortaya koydu. Bizler üzerimize dayatılan her türlü baskı, zulüm ve psikolojik yıkım karşınında sadece reflekssel tepkilerle memleketi kurtaracağımızı sanan aslında birer hayalperestleriz. Mücadelenin M harfinden habersiz birer müzmin depresifleriz...
Düzenin başıboşluğunda kendi halimizde birer sahtekârlarız. Hep böyle gelsin geçsin istiyoruz her şey, sadece ve sadece ama biri bize bir zaman hesap sorduğunda “ben dediydim” diyebilmek için yapıyoruz birçok itirazı.
Kendimizce geliştirdiğimiz koruma kalkanları eğer bazılarını incitiyorsa bunu yok oluşa karşı direnme olarak bile gösterebiliyoruz…
Mantığın matematiğinden uzak her karşı çıkışı birer orgazm gibi yaşıyoruz. Hayır dediğimiz birçok konunun, dersin sonunda yeni ve daha büyük bir EVETE dönebilme ihtimalinden hep uzak yaşıyoruz.
Kendimize bir profil oluşturmuş, evirilemez ve devrilemez doğrularımız olduğunu düşünüp, hiç bizim diyara uğrayan kayda değer başka görüşlerin olmadığına kanaat getiriyoruz. Tartışma kültürümüz karşımızdakine belli bir olguyu kabul ettirmeden çok karşımızdakini nasıl küçük düşürebiliriz yönelik bir karalama ve linç kampanyasıdır…
Akışkan hayatın, statik kalasları gibi akıp giden hayatta akarsuda dikdörtgen şekilde sıyrılıp nehir’e varmayı bekler gibiyiz… Ne yeni bir rengi görür ne yeni tadı yakalayabilirmiş gibi…
Hayatta görüşlerinden etkilenebileceğimiz birçok insan birçok görüş ve birçok duruş vardır, neden her ne hikmetse sadece birinden etkilenmeyi ve tüm doğruları ondan mütevelli tüm yanlışları da diğerinden sorarız?
Bir çizgin olacak elbet, bir hayat görüşü geliştireceksin kendine de yok da Klan sisteminden mirasın olsun bu…
İlerlemek istersek biraz daha soğukkanlı,  biraz daha araştırarak ve biraz daha az sabitlenerek bir yerlere gideceğiz…
Ve olur da bir gün daha erken kalkar, daha çok şey dinler ve daha çok bilgi edinmeyi düşlersek, daha doğru ve daha basit bir hayat bekleyecek bizi… Hayatı karışık kılan cehaletle yürümektir, bilgi hayatı basitleştirir, yormaz…
Düşlerimizi de aklımızla birleştiremez, bilgimizle pekiştiremez ve çağdaş değerlerle harmanlayamazsak düşlenecek bir geleceği dahi bulamayabiliriz…

2 yorum:

  1. bu yaziyi okurken yazanin kim olduguna bakmadan okudum oncelikle onu belirteyim ve hayretle kendi gercegimizin icinde bulunuverdim birdenbire ve gozum yazani aradi Mehmet Harmanci sizi kutluyorum ve bir Kibrisli olarak acikcasi soylemek gerkirse beni o ulkeden uzaklastiran ne varsa hepsini yazmissiniz..Ben bile bukadar cok oldugunu bilmiyordum...Dusuncelerimi analiz icin cok detayli yazdiginiz Kibris insaninin ve Kibrisin gercegini neye bagliyorsunuz...Insanlardaki yilginlik bikkinlik ve hic olamayacak bir gelecegin hayalini kurma cabasini bile ellerinden alanlara mi? Politikacilarimiza mi?

    Kizkardesiniz Nimet Harmanci nin paylasimlari beni derinden etkiliyor goruyorum ki siz kardesler ulkenin nabzini tutan duyarli kisiliklerinizle cok farkli bir cizgiden gidiyorsunuz ve bu cizgide ikinizle de bulustugum icin sansliyim...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim güzel yorumlarınız için. Sanırım benim yazım da daha çok hedef "biz" insanlardı ve tüm olumsuzluklara karşı dar küçük avanta peşinde koşan "bizler"....

    YanıtlaSil